12. Sınıf Eksen Yayınları Din Kültürü 14. Sayfa Cevapları
12. Sınıf Din Kültürü Eksen Yayınları 14. Sayfa Cevapları için tıklayınız. 1. Ünite: İslam ve Bilim 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 55. 56. 57. 58. 59. 60. 61. 62. 63. 64. 65. 66. 67. 68. 69. 70. 71. 72. 73. 74. 75. 76. 77. 78. 79. 80. 81. 82. 83. 84. 85. 86. 87. 88. 89. 90. 91. 92. 93. 94. 95. 96. 97. 98. 99. 100. 101. 102. 103. 104. 105. 106. 107. 108. 109. 110.111. 112. 113. 114. 115. 116. 117. 118. 119. 120. 121. 122. 123. 124. 125. 126. 127. 128. 129. 130. 131. 132. 133. 134. 135. 136. 137. 138. 139. 140. 141. 142. 143. 144. 145. 146. 147. 148. 149. 150. 151. 152. 153. 154. 155. 156. ve daha fazla Sayfa Cevapları
12. Sınıf Eksen Yayınları Din Kültürü 14. Sayfa Cevapları
12. Sınıf Eksen Yayınları Din Kültürü 14. Sayfa Cevapları
1) İslam ansiklopedisinin ilim maddesini inceleyiniz.
CEVAP: Allah’a nisbet edilen
sübûtî sıfatlardan biri.
Sözlükte ilim, “bir şeyin hakikat ve mahiyetini kavrayıp
idrak etmek” demektir. İlâhî bir sıfat olarak “Allah’ın gerek duyular âlemine
gerekse duyu ötesine ait bütün nesne ve olayları bilmesi” diye tanımlanabilir.
Kur’an’da Allah’ın en yetkin şekliyle bilen bir varlık olduğu alîm, habîr,
şehîd, hâfız, muhsî, vâsi‘ gibi isimlerle ifade edilmiştir. Bu kavramlar
çerçevesinde ilim “zaman ve mekân sınırı olmaksızın küçük büyük, gizli âşikâr
her şeyi ve her hadiseyi müşahede etmişçesine hakkıyla bilmek” mânasına gelir.
İlim Kur’ân-ı Kerîm’in yaklaşık 380 âyetinde isim, muhtelif fiil sîgaları ve sıfat
(âlim, alîm, allâm, a‘lem) şeklinde Allah’a nisbet edilmiştir
2) İslam ansiklopedisinin Darü'l-hikme maddesini inceleyiniz.
CEVAP: Fâtımîler’in propaganda amacıyla Kahire’de kurduğu
kütüphane ve kültür merkezi.
Şiî-İsmâilî mezhebinden olan Fâtımîler, Sünnî Abbâsîler’e
karşı hilâfeti temsil hak ve yetkisinin kendilerine ait olduğu fikrini yaymak
ve kurdukları devleti her bakımdan güçlendirmek için çeşitli yöntemlere baş
vurmuşlardır. Bu arada Halife Hâkim-Biemrillâh İsmâilîliği yayacak dâî yetiştirmek,
bu mezhebi akîde ve hukuk açısından temellendirmek, Abbâsîler’in Bağdat’ta
kurduğu Beytülhikme ile rekabet edebilmek amacıyla 1004 yılında Kahire’de
Dârülhikme adını verdiği bir ilim ve kültür merkezi kurdu. Kaynaklarda buranın
adı Dârülilim olarak da geçmektedir.
Halifenin sarayı civarında kurulan ve büyük bir kütüphane ile
çeşitli toplantı salonları ve odalardan oluşan Dârülhikme’de nâdir kitapların
yanı sıra hat, cilt ve tezhip açısından sanat değeri yüksek olan eserler ve
çeşitli koleksiyonlar vardı. Makrîzî’nin, İslâm ülkelerinde büyüklük ve
zenginlik bakımından bir benzerinin bulunmadığını söylediği bu kütüphanede
başlangıçta kitap sayısı 1 milyondu; fakat Hâkim-Biemrillâh’ın Kahire’deki
köşklerde bulunan kitapları toplatması, ayrıca kendi saray kütüphanesindeki
değerli koleksiyonları da bağışlamasıyla kitap sayısı 1.600.000’e ulaşmıştı.
Bunlardan 100.000’i sanat değeri yüksek olan nâdide eserlerdi. 18.000’ini de
Antikçağ ilim, felsefe ve kültürüne ait eserler teşkil ediyordu. Konuları
itibariyle bu kitaplar dil, edebiyat, fıkıh, tefsir, hadis, tarih, tıp,
felsefe, astronomi, astroloji, matematik, kimya ve çeşitli sanatlarla ilgili
olup hemen hemen her eserden birkaç nüsha bulunuyordu. Meselâ meşhur hattatlara
ait 2400 tezhipli Kur’ân-ı Kerîm’in, biri kendi el yazısıyla olmak üzere
Taberî’nin Târîħ’ine ait 1200 nüshanın bulunduğu verilen bilgiler arasındadır.
Ayrıca burada haritalar, astronomide kullanılan gözlem ve ölçüm aletleriyle
biri gümüş, diğeri bakırdan iki küre mevcuttu. Gümüş kürenin üzerinde, bunun Batlamyus
tarafından yapıldığı, daha sonra Emevî Prensi Hâlid b. Yezîd b. Muâviye’ye
intikal ettiği yazılıydı. İbn Mukle ve İbnü’l-Bevvâb gibi meşhur hattatların
yazı malzemelerinin yanı sıra çeşitli sanat eserleri sandıklarda korunuyordu.
Halife Hâkim-Biemrillâh, Dârülhikme’nin geliştirilmesi ve
burada araştırma yapan, ders okutan ilim adamları ile hizmet kadrosunda görev
yapanlar için cömertçe tahsisatta bulunmuş, Fustat’taki birkaç yerin gelirini
bu kuruma vakfetmiş, ayrıca Câmiu’l-Ezher Vakfı başta olmak üzere Kahire’deki
bazı camilerin vakıf gelirlerinin bir kısmının Dârülhikme’ye aktarılmasını
sağlamıştır. Makrîzî yıllık tahsisatın 257 dinar olduğunu söylüyor, kime ve
nereye ne kadar harcanacağının bir dökümünü veriyorsa da böylesine büyük ve
önemli bir müessese için bu miktarın çok az olduğu görülmektedir. Buna karşılık
Saîd ed-Dîvecî, Seyyid Emîr Ali’ye dayanarak yıllık tahsisatın 43 milyon dirhem
olduğunu söylemektedir (Beytü’l-hikme, s. 44).
3) Günümüzdeki bilimsel kurumların İslam tarihindeki benzerlerini bulmaya çalışınız.
CEVAP: Abbasiler döneminde Dar'ül Hikme, Büyük Selçuklu döneminde Nizamiye Mesreseleri, Osmanlı devletinde Sahn-ı Seman ve Süleymaniye Medreseleri
4) Orta Çağ'da Avrupa ülkelerinin bilim anlayışı hakkında bilgi veriniz.
CEVAP: Orta
Çağ Avrupası’nda bilim, kilisenin baskısı ve kontrolü dahilindeydi. Kilise,
düşünce özgürlüğünü ve özgür bir şekilde çalışma biçimini yok etmiştir.
Papalığın denetimi altında yer alan okullarda skolastik düşünce hakimdi.
Orta
Çağda, Türk ve İslâm dünyası her dalda Avrupa’dan çok daha fazla ileri bir
durumda yer almaktaydı. Avrupa’da XIV. ve XV. Yüzyılda gerçekleşen siyasi ve
sosyal değişmeler bireyselliği öne çıkarmıştır.
Bununla
beraber Avrupa insanları skolastik düşüncenin etkisinden altından çıkmayı
başarmıştır. Avrupalılar bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeleri, Haçlı
seferleri esnasında İslâm ülkelerinden yağmalayarak çaldıkları kitapları kendi
ülkelerine taşımışlardır.
2018-2019 eğitim-öğretim yılı ders ve çalışma kitaplarının cevaplarını sitemizde bulabileceksiniz. Bu yıl da ödevlerinizde size yardımcı olacağız. Sitemizde yayınlanan ders ve çalışma kitaplarının cevapları kesin doğruluk teşkil etmemektedir. Paylaşılan sayfalar, kendi cevaplarınız ile karşılaştırmanız için yayınlanmaktadır. Bu sebeple bu yayınlar ile ancak kendi cevaplarınızın doğruluğunu kontrol edebilirsiniz
CEVAP: Allah’a nisbet edilen sübûtî sıfatlardan biri.
Sözlükte ilim, “bir şeyin hakikat ve mahiyetini kavrayıp
idrak etmek” demektir. İlâhî bir sıfat olarak “Allah’ın gerek duyular âlemine
gerekse duyu ötesine ait bütün nesne ve olayları bilmesi” diye tanımlanabilir.
Kur’an’da Allah’ın en yetkin şekliyle bilen bir varlık olduğu alîm, habîr,
şehîd, hâfız, muhsî, vâsi‘ gibi isimlerle ifade edilmiştir. Bu kavramlar
çerçevesinde ilim “zaman ve mekân sınırı olmaksızın küçük büyük, gizli âşikâr
her şeyi ve her hadiseyi müşahede etmişçesine hakkıyla bilmek” mânasına gelir.
İlim Kur’ân-ı Kerîm’in yaklaşık 380 âyetinde isim, muhtelif fiil sîgaları ve sıfat
(âlim, alîm, allâm, a‘lem) şeklinde Allah’a nisbet edilmiştir
2) İslam ansiklopedisinin Darü'l-hikme maddesini inceleyiniz.
CEVAP: Fâtımîler’in propaganda amacıyla Kahire’de kurduğu
kütüphane ve kültür merkezi.
Şiî-İsmâilî mezhebinden olan Fâtımîler, Sünnî Abbâsîler’e
karşı hilâfeti temsil hak ve yetkisinin kendilerine ait olduğu fikrini yaymak
ve kurdukları devleti her bakımdan güçlendirmek için çeşitli yöntemlere baş
vurmuşlardır. Bu arada Halife Hâkim-Biemrillâh İsmâilîliği yayacak dâî yetiştirmek,
bu mezhebi akîde ve hukuk açısından temellendirmek, Abbâsîler’in Bağdat’ta
kurduğu Beytülhikme ile rekabet edebilmek amacıyla 1004 yılında Kahire’de
Dârülhikme adını verdiği bir ilim ve kültür merkezi kurdu. Kaynaklarda buranın
adı Dârülilim olarak da geçmektedir.
Halifenin sarayı civarında kurulan ve büyük bir kütüphane ile çeşitli toplantı salonları ve odalardan oluşan Dârülhikme’de nâdir kitapların yanı sıra hat, cilt ve tezhip açısından sanat değeri yüksek olan eserler ve çeşitli koleksiyonlar vardı. Makrîzî’nin, İslâm ülkelerinde büyüklük ve zenginlik bakımından bir benzerinin bulunmadığını söylediği bu kütüphanede başlangıçta kitap sayısı 1 milyondu; fakat Hâkim-Biemrillâh’ın Kahire’deki köşklerde bulunan kitapları toplatması, ayrıca kendi saray kütüphanesindeki değerli koleksiyonları da bağışlamasıyla kitap sayısı 1.600.000’e ulaşmıştı. Bunlardan 100.000’i sanat değeri yüksek olan nâdide eserlerdi. 18.000’ini de Antikçağ ilim, felsefe ve kültürüne ait eserler teşkil ediyordu. Konuları itibariyle bu kitaplar dil, edebiyat, fıkıh, tefsir, hadis, tarih, tıp, felsefe, astronomi, astroloji, matematik, kimya ve çeşitli sanatlarla ilgili olup hemen hemen her eserden birkaç nüsha bulunuyordu. Meselâ meşhur hattatlara ait 2400 tezhipli Kur’ân-ı Kerîm’in, biri kendi el yazısıyla olmak üzere Taberî’nin Târîħ’ine ait 1200 nüshanın bulunduğu verilen bilgiler arasındadır. Ayrıca burada haritalar, astronomide kullanılan gözlem ve ölçüm aletleriyle biri gümüş, diğeri bakırdan iki küre mevcuttu. Gümüş kürenin üzerinde, bunun Batlamyus tarafından yapıldığı, daha sonra Emevî Prensi Hâlid b. Yezîd b. Muâviye’ye intikal ettiği yazılıydı. İbn Mukle ve İbnü’l-Bevvâb gibi meşhur hattatların yazı malzemelerinin yanı sıra çeşitli sanat eserleri sandıklarda korunuyordu.
Halife Hâkim-Biemrillâh, Dârülhikme’nin geliştirilmesi ve burada araştırma yapan, ders okutan ilim adamları ile hizmet kadrosunda görev yapanlar için cömertçe tahsisatta bulunmuş, Fustat’taki birkaç yerin gelirini bu kuruma vakfetmiş, ayrıca Câmiu’l-Ezher Vakfı başta olmak üzere Kahire’deki bazı camilerin vakıf gelirlerinin bir kısmının Dârülhikme’ye aktarılmasını sağlamıştır. Makrîzî yıllık tahsisatın 257 dinar olduğunu söylüyor, kime ve nereye ne kadar harcanacağının bir dökümünü veriyorsa da böylesine büyük ve önemli bir müessese için bu miktarın çok az olduğu görülmektedir. Buna karşılık Saîd ed-Dîvecî, Seyyid Emîr Ali’ye dayanarak yıllık tahsisatın 43 milyon dirhem olduğunu söylemektedir (Beytü’l-hikme, s. 44).
Halifenin sarayı civarında kurulan ve büyük bir kütüphane ile çeşitli toplantı salonları ve odalardan oluşan Dârülhikme’de nâdir kitapların yanı sıra hat, cilt ve tezhip açısından sanat değeri yüksek olan eserler ve çeşitli koleksiyonlar vardı. Makrîzî’nin, İslâm ülkelerinde büyüklük ve zenginlik bakımından bir benzerinin bulunmadığını söylediği bu kütüphanede başlangıçta kitap sayısı 1 milyondu; fakat Hâkim-Biemrillâh’ın Kahire’deki köşklerde bulunan kitapları toplatması, ayrıca kendi saray kütüphanesindeki değerli koleksiyonları da bağışlamasıyla kitap sayısı 1.600.000’e ulaşmıştı. Bunlardan 100.000’i sanat değeri yüksek olan nâdide eserlerdi. 18.000’ini de Antikçağ ilim, felsefe ve kültürüne ait eserler teşkil ediyordu. Konuları itibariyle bu kitaplar dil, edebiyat, fıkıh, tefsir, hadis, tarih, tıp, felsefe, astronomi, astroloji, matematik, kimya ve çeşitli sanatlarla ilgili olup hemen hemen her eserden birkaç nüsha bulunuyordu. Meselâ meşhur hattatlara ait 2400 tezhipli Kur’ân-ı Kerîm’in, biri kendi el yazısıyla olmak üzere Taberî’nin Târîħ’ine ait 1200 nüshanın bulunduğu verilen bilgiler arasındadır. Ayrıca burada haritalar, astronomide kullanılan gözlem ve ölçüm aletleriyle biri gümüş, diğeri bakırdan iki küre mevcuttu. Gümüş kürenin üzerinde, bunun Batlamyus tarafından yapıldığı, daha sonra Emevî Prensi Hâlid b. Yezîd b. Muâviye’ye intikal ettiği yazılıydı. İbn Mukle ve İbnü’l-Bevvâb gibi meşhur hattatların yazı malzemelerinin yanı sıra çeşitli sanat eserleri sandıklarda korunuyordu.
Halife Hâkim-Biemrillâh, Dârülhikme’nin geliştirilmesi ve burada araştırma yapan, ders okutan ilim adamları ile hizmet kadrosunda görev yapanlar için cömertçe tahsisatta bulunmuş, Fustat’taki birkaç yerin gelirini bu kuruma vakfetmiş, ayrıca Câmiu’l-Ezher Vakfı başta olmak üzere Kahire’deki bazı camilerin vakıf gelirlerinin bir kısmının Dârülhikme’ye aktarılmasını sağlamıştır. Makrîzî yıllık tahsisatın 257 dinar olduğunu söylüyor, kime ve nereye ne kadar harcanacağının bir dökümünü veriyorsa da böylesine büyük ve önemli bir müessese için bu miktarın çok az olduğu görülmektedir. Buna karşılık Saîd ed-Dîvecî, Seyyid Emîr Ali’ye dayanarak yıllık tahsisatın 43 milyon dirhem olduğunu söylemektedir (Beytü’l-hikme, s. 44).
3) Günümüzdeki bilimsel kurumların İslam tarihindeki benzerlerini bulmaya çalışınız.
CEVAP: Abbasiler döneminde Dar'ül Hikme, Büyük Selçuklu döneminde Nizamiye Mesreseleri, Osmanlı devletinde Sahn-ı Seman ve Süleymaniye Medreseleri
CEVAP: Abbasiler döneminde Dar'ül Hikme, Büyük Selçuklu döneminde Nizamiye Mesreseleri, Osmanlı devletinde Sahn-ı Seman ve Süleymaniye Medreseleri
CEVAP: Orta
Çağ Avrupası’nda bilim, kilisenin baskısı ve kontrolü dahilindeydi. Kilise,
düşünce özgürlüğünü ve özgür bir şekilde çalışma biçimini yok etmiştir.
Papalığın denetimi altında yer alan okullarda skolastik düşünce hakimdi.
Orta
Çağda, Türk ve İslâm dünyası her dalda Avrupa’dan çok daha fazla ileri bir
durumda yer almaktaydı. Avrupa’da XIV. ve XV. Yüzyılda gerçekleşen siyasi ve
sosyal değişmeler bireyselliği öne çıkarmıştır.
Bununla
beraber Avrupa insanları skolastik düşüncenin etkisinden altından çıkmayı
başarmıştır. Avrupalılar bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeleri, Haçlı
seferleri esnasında İslâm ülkelerinden yağmalayarak çaldıkları kitapları kendi
ülkelerine taşımışlardır.
2018-2019 eğitim-öğretim yılı ders ve çalışma kitaplarının cevaplarını sitemizde bulabileceksiniz. Bu yıl da ödevlerinizde size yardımcı olacağız. Sitemizde yayınlanan ders ve çalışma kitaplarının cevapları kesin doğruluk teşkil etmemektedir. Paylaşılan sayfalar, kendi cevaplarınız ile karşılaştırmanız için yayınlanmaktadır. Bu sebeple bu yayınlar ile ancak kendi cevaplarınızın doğruluğunu kontrol edebilirsiniz
Yorum Gönder
1.YORUMLARA ADINIZI VE ŞEHRİNİZİ YAZINIZ. BU BİLGİLER YAZILMAZSA CEVAP VERİLMEYECEKTİR
2.SORULAR ONAYLANDIKTAN SONRA YAYINLANACAKTIR.
3.GMAİL HESABI OLANLAR YORUMU YAZDIKTAN SONRA ALTTAKİ BENİ BİLGİLENDİRİ TIKLARSANIZ SORULARA VERDİĞİMİZ CEVAPLAR MAİL ADRESİNİZE GELECEKTİR
4.KÜFÜR VE ŞİDDET İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAYACAKTIR