2015 YGS'de Büyük Başarısızlık -YGS Sonuçlarının Analizi-
Üniversiteye
girişte ilk aşama olarak uygulanan YGS, geçen pazar günü yapıldı.
Tartışmalar da sınavdan sonra başladı. ÖSYM’nin açıkladığı
istatistikler, öğrencilerin başarı seviyeleri ile ilgili vahim sonucu
gözler önüne serdi. Lise son sınıf öğrencileri Türkçe’de 40 soruda
ortalama 15.90, matematikte ise 5.40 net yaptı.
Uluslararası
değerlendirmelerde başarısızlığına alıştığımız Türkiye’nin, üniversite
sınavlarında ne zaman bu kadar gerilediği tartışılmaya başlandı. ÖSYM
birincileri açıklamadı ama eskiden tüm soruları doğru yapan ya da en
fazla 1-2 yanlış cevap ile dereceye giren öğrenciler de yok artık. Bu
yılın iki birincisinden biri 7, diğeri ise 10 yanlış yaptı.
YGS ve LYS olarak 2010’da uygulanmaya başlanan üniversite sınavlarının sonuçları eğitimdeki durumumuzu ortaya koyuyor. Sonuçlardaki başarı düşüklüğü eğitimi, müfredatımızı, sınavları masaya yatırmanın şart olduğunu anlatıyor. Son 6 yılda YGS’deki başarı durumumuz şöyle:
180’i aşanlar yüzde 20 azaldı
YGS ve LYS olarak 2010’da uygulanmaya başlanan üniversite sınavlarının sonuçları eğitimdeki durumumuzu ortaya koyuyor. Sonuçlardaki başarı düşüklüğü eğitimi, müfredatımızı, sınavları masaya yatırmanın şart olduğunu anlatıyor. Son 6 yılda YGS’deki başarı durumumuz şöyle:
180’i aşanlar yüzde 20 azaldı
ÖSYM
verilerine göre, 2010’da 180 barajını geçenlerin oranı yüzde 82 iken,
bu yıl yüzde 64. Bu da her yıl sınavın ikinci aşaması olan LYS için
gerekli 180 barajını aşanların yüzde 20 oranında azaldığını gösteriyor.
Yani 160 soru 32 net yapanların sayısı azalıyor.
Başarı azalırken, 160 sorudan 1 net bile çıkaramayanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Tahmini olarak geçen yıl 50 bin civarında aday sıfır çekti. Bu yıl yaklaşık 42 bin adayın 1 soruyu bile net yapamadığı ortaya çıktı. Geçmiş yıllarda ÖSYM sıfır çekenleri açıklarken, bu acı tablo karşısında açıklamama kararı aldığını da vurgulamakta yarar var.
Başarı azalırken, 160 sorudan 1 net bile çıkaramayanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Tahmini olarak geçen yıl 50 bin civarında aday sıfır çekti. Bu yıl yaklaşık 42 bin adayın 1 soruyu bile net yapamadığı ortaya çıktı. Geçmiş yıllarda ÖSYM sıfır çekenleri açıklarken, bu acı tablo karşısında açıklamama kararı aldığını da vurgulamakta yarar var.
Türkçe ve matematikte başarı düşük
YGS’nin
ilk uygulandığı 2010 yılında adayların yüzde 67.9’u, bu yıl da yüzde
77.3’ü başarısız oldu. Bu tablonun her geçen yıl daha da kötüleşmesi
eğitimdeki durumumuzun pek parlak olmadığını ortaya koyuyor. Adayların
son 6 yıl içinde özellikle Türkçe ve matematik testlerindeki
başarısızlıkları dikkat çekerken, sınava giren lise son sınıfların bu
yıl 40 matematik sorusundan ortalama 5.40, 40 Türkçeden ortalama 15.90
net çıkarması bu tablonun ne kadar çarpıcı olduğunu gösteriyor.
Fende yerimizde sayıyoruz
Sosyal
bilimlerde 6 yıl içinde büyük oranda düşüş olmasa da 2010’daki
performansımızı yakalayamadık. Bu testte lise sonlarda 2010 net
ortalaması 12.40, 2015’te 10.40. Fen bilimlerinde ise zaten kötü olan
seviye korunuyor. 2010’da bu testte lise sonlarda Türkiye ortalaması net
sayısı 5.50, 2015’te 4.60.
İŞTE SON 6 YILIN BİLANÇOSU
HER YIL ORTALAMA 40 BİN ÖĞRENCİ SIFIR ÇEKIYOR
Sınava girdiği halde ya sınav kurallarını ihlal ettiği için ya da puan hesaplamasına yetecek sayıda doğru cevabı olmadığı için her yıl ortalama binde 2.4 adayın puanları hesaplanmıyor. Bir adayın puanının hesaplanması için 4 testin en az ikisinden yarım soruyu doğru yapması gerekiyor. Yani 160 soruluk YGS’de adayın puanının hesaplanması için iki testten 1 net çıkarması lazım. ÖSYM, iki yıldır 4 testten hiçbir soru yanıtlayamayan yani sıfır çekenlerin sayısını vermiyor. Bunun yerine “puanı hesaplanamayanları” bildiriyor.
UZMANLAR YGS’DEKİ BAŞARISIZLIĞI YORUMLADI
12 yıllık eğitimin sonucu bu olmamalıProf. Dr. Ayla Oktay (Eğitim Bilimci): Milli
Eğitim Bakanlığı’nın ve toplumun ortaöğretimi çok iyi bir şekilde
mercek altına alması gerekiyor. Öğretmen nerede hata yapıyor, öğretmen
kalitesi nasıl, öğrenciye biz ne veriyoruz, ÖSYM öğrencilere ne soruyor?
Bunlara bakılmalı. Bu sonuçlar lisedeki disiplin ve öğretim anlayışı,
öğretmen tutumu ile ders içeriklerinin ciddi şekilde mercek altına
alınması gerektiğini gösteriyor. 12 yıllık eğitimde bu sonucun olmaması
lazım. Türkçeden 40 sorudan en azından 30’unu net yapmaları gerekiyordu.
Sınıflarda, okullarda öğrenciye düşünmeyi öğretemiyoruz, problem
çözmeyi öğretemiyoruz, çocuklara 2-3 seçenek arasında dolaşmayı
öğretiyoruz. Bakanlığın, bu alanda çalışan akademisyenlerden destek
istemesi ve tabloyu ortaya koyması lazım.
Lisede temel bilimlerin eğitim ağırlığı azaldı
Prof. Dr. İrfan Erdoğan eski (MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanı): 2009-2008 yıllarında lise müfredatında seçmeli derslerin saatini arttırma ile ilgili radikal bir değişiklik yapıldı. Yaklaşık 15 saat seçmeli derslere ayrıldı. Lise aslında temel eğitimin bir parçası. Temel bilimlerin ağırlaşarak devam ettiği bir kademe. Bu gerçeğe rağmen seçmeli ders saatlerinin arttırılması lisenin odağını değiştirdi. Öğrencilerin temel bilimlerde yoğunlaşması zayıfladı. Lisenin odağı aslında temel bilimlere dayanır. Seçmeli derslerin sayısının artması lisedeki odağı dağıtır. Son 8 yılda dikkatlerden kaçan böyle bir süreç yaşanıyor. Bunun sonuçlarda etkisi olduğuna inanıyorum. Bir diğer neden de üniversite kapasitesi son 8 yılda hızla arttı. Bu nedenle öğrenciler lise eğitiminde bir rehavete girmiş olabilir. Ayrıca ÖSYM’de öteden beri eleme odaklı bir sınav kültürü hâkim. Bu tür sınavlarda başarı düşük çıkabilir ve sistemin performansını yansıtmayabilir. Bu sonucun ÖSYM’nin eleme değil de, müfredat odaklı bir sınava geçmedeki başarısızlığından kaynaklandığını düşünüyorum. Eğitim sistemindeki iyileştirme çalışmalarında artık daha klasik bir tarzla alan eğitimi üzerinde durulmalı. Önce matematik, sonra matematik öğretimi esas alınmalı.
Prof. Dr. İrfan Erdoğan eski (MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanı): 2009-2008 yıllarında lise müfredatında seçmeli derslerin saatini arttırma ile ilgili radikal bir değişiklik yapıldı. Yaklaşık 15 saat seçmeli derslere ayrıldı. Lise aslında temel eğitimin bir parçası. Temel bilimlerin ağırlaşarak devam ettiği bir kademe. Bu gerçeğe rağmen seçmeli ders saatlerinin arttırılması lisenin odağını değiştirdi. Öğrencilerin temel bilimlerde yoğunlaşması zayıfladı. Lisenin odağı aslında temel bilimlere dayanır. Seçmeli derslerin sayısının artması lisedeki odağı dağıtır. Son 8 yılda dikkatlerden kaçan böyle bir süreç yaşanıyor. Bunun sonuçlarda etkisi olduğuna inanıyorum. Bir diğer neden de üniversite kapasitesi son 8 yılda hızla arttı. Bu nedenle öğrenciler lise eğitiminde bir rehavete girmiş olabilir. Ayrıca ÖSYM’de öteden beri eleme odaklı bir sınav kültürü hâkim. Bu tür sınavlarda başarı düşük çıkabilir ve sistemin performansını yansıtmayabilir. Bu sonucun ÖSYM’nin eleme değil de, müfredat odaklı bir sınava geçmedeki başarısızlığından kaynaklandığını düşünüyorum. Eğitim sistemindeki iyileştirme çalışmalarında artık daha klasik bir tarzla alan eğitimi üzerinde durulmalı. Önce matematik, sonra matematik öğretimi esas alınmalı.
Ya müfredat ağır ya da eğitemiyoruz
Salim Ünsal (Kültür Dershaneleri Rehberlik Genel Koordinatörü): Eğitim sistemi, test tekniğine yarışmaya dayalı ve çocukları sınav ortamına psikolojik olarak hazırlayan bir sistem olmadığı için YGS gibi soru sayısı ve psikolojik baskısı fazla, içeriği geniş sınavların okullarda hazırlığı çok yapılmaz. İster istemez öğrencilerin ortalamaları düşebiliyor. Ya bizim müfredatımız çocukların kapasitelerinden çok ağır ya da çocukları iyi eğitemiyoruz. O zaman da öğretme tekniklerimizi sorgulamamız lazım. Bir de fen ve matematikte ortalamanın düşük olması, öğrencilerin önyargıları ile ilişkilendiriliyor. Matematiğin zor olduğunu şartlandırarak çocukları büyütüyoruz. Ayrıca kalabalık sınıflar, okullarda etkinlik alanlarının az olması, bilişim teknolojilerine olan direncimiz vs. gibi sorunlar var. Aslında YGS sonuçları eğitim sistemimizdeki aksaklıkları dışavuran unsurlardan sadece bir tanesi. Tek başına YGS başarısızlığı da eğitimi değerlendirmek için yeterli değil, başka parametrelere de bakılması gerekiyor.
Salim Ünsal (Kültür Dershaneleri Rehberlik Genel Koordinatörü): Eğitim sistemi, test tekniğine yarışmaya dayalı ve çocukları sınav ortamına psikolojik olarak hazırlayan bir sistem olmadığı için YGS gibi soru sayısı ve psikolojik baskısı fazla, içeriği geniş sınavların okullarda hazırlığı çok yapılmaz. İster istemez öğrencilerin ortalamaları düşebiliyor. Ya bizim müfredatımız çocukların kapasitelerinden çok ağır ya da çocukları iyi eğitemiyoruz. O zaman da öğretme tekniklerimizi sorgulamamız lazım. Bir de fen ve matematikte ortalamanın düşük olması, öğrencilerin önyargıları ile ilişkilendiriliyor. Matematiğin zor olduğunu şartlandırarak çocukları büyütüyoruz. Ayrıca kalabalık sınıflar, okullarda etkinlik alanlarının az olması, bilişim teknolojilerine olan direncimiz vs. gibi sorunlar var. Aslında YGS sonuçları eğitim sistemimizdeki aksaklıkları dışavuran unsurlardan sadece bir tanesi. Tek başına YGS başarısızlığı da eğitimi değerlendirmek için yeterli değil, başka parametrelere de bakılması gerekiyor.
Yorum Gönder
1.YORUMLARA ADINIZI VE ŞEHRİNİZİ YAZINIZ. BU BİLGİLER YAZILMAZSA CEVAP VERİLMEYECEKTİR
2.SORULAR ONAYLANDIKTAN SONRA YAYINLANACAKTIR.
3.GMAİL HESABI OLANLAR YORUMU YAZDIKTAN SONRA ALTTAKİ BENİ BİLGİLENDİRİ TIKLARSANIZ SORULARA VERDİĞİMİZ CEVAPLAR MAİL ADRESİNİZE GELECEKTİR
4.KÜFÜR VE ŞİDDET İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAYACAKTIR