wb_sunny Nisan, 16 2025

Günlük Dildeki Anlatım Bozuklukları

Günlük Dildeki Anlatım Bozuklukları

Yine Türkçeyi doğru kullanmak amacı güden bu başlık altında özellikle konuşma dilinde sık yapılan hatalardan örnekler vereceğiz. Siz de benzer yanlış kullanımları ekleyebilirsiniz.

İlgi ve alaka : Eş anlamlı kelimelerin aynı cümle içinde sanki farklı anlamı varmış gibi kullanılması bir "anlatım bozukluğu"dur. İkisinden sadece biri kullanılmalıdır.

Doğrusu: İlginize teşekkür ederim.

Korkunç güzel : Olumlu ve olumsuz iki sıfatın yanyana kullanımı da çoğu zaman yanlıştır. Çok güzel, olağanüstü güzel şeklinde kullanmak daha doğrudur.

Ebatlar, sakatatlar : Dilimize Arapçadan yerleşen bazı kelimelerin sonundaki "at" hecesi çoğu zaman çoğaltma yani "-ler, -lar" anl***** gelir. Dolayısıyla Ebat kelimesinin sonuna bir çogaltma eki daha getirmek yanlış olur. Ebatlar yerine ebat (ölçüler), sakatatlar yerine sakatat kullanmak daha doğru olur.

görmemezlikten gelmek : İki olumsuz ekin arka arkaya kullanması da bir hatadır. Kelimede iki olumsuzluk eki bulunmaktadır. “Görmemezlikten gelmek” örneğinde, gör- eyleminin me- eki ile olumsuz çatısı kurulmuş; ardından bu olumsuz çatının üstüne olumsuz sıfat fiil eki –mez ve isimden isim yapma eki –lik getirilmiştir. Dil bilimde ek yığılması olarak tanımlanan bu ifadenin yerine, -mazlıktan / -mezlikten gelmek yapısının kullanılması uygun olacaktır.

Görmezlikten, duymazlıktan gelmek.

yazılı metin : Metin, zaten yazılı olduğundan ilk sözcük gereksizdir.

değişik versiyon: Versiyon ‘değişik biçim’ anlamındadır. Doğal olarak ‘değişik’ sözcüğüne gerek yoktur. Ayrıca ‘versiyon’ için ‘sürüm’ sözcüğü önerilmiştir.

deniz sahili: ‘Kıyı, yaka, yalı’ anlamındaki ‘sahil ’sözcüğü, denize değil; kara parçasına, örneğin adaya ait olmalıdır: ada sahili gibi.

nüans farkı : Fransızca “nuance” sözcüğü mecazen “fark” anlamındadır. Doğal olarak “nüans farkı” ifadesi hatalıdır.

Doğrusu: Çalışmada nüanslar bulunmaktadır.

en çok satan dergi: Satan kelimesi sat köklü olup, satma işlemini yapan kimse anl***** gelir. Eğer dergi bir şey satmıyorsa buradaki ifade yanlıştır.

Doğrusu: En çok satılan dergi.

Eski Meclis Başkanı: Anlatılmak istenen meclisin eski (önceki) olması ise cümle doğru fakat eğer başkan eski (önceki) ise yanlış.

Doğrusu: Meclis Eski Başkanı

Geri iade ettim: İade kelime anlamı itibariyle geri vermek anl***** geliyor. Cümleyi tam Türkçeleştirirsek "geri geri verdim ettim" gibi saçma birşey olur.

Doğrusu: Geri verdim veya iade ettim.

atlamıyalım, gelmiyecek, başlıyan... : Ünlü daralması görülen kelimeler bazen olmadık yerde kullanılıyor. Ünlü daralması -a, -e” ünlülerinin “-yor” eki nedeniyle “ı,i,u,ü” ye dönüşmesi ile oluşur.

Atla - Atlıyor, Gelme - Gelmiyor, Başla - Başlıyor

-ecek, - acak ekinden önce gelen ünlüler daralmaya uğramaz.

Doğrusu : Atlamayalım, gelmeyecek, başlayan

beyenmek, eylenmek, öğünmek: ğ ve y zaman zaman yanlış kullanılabiliyor.

Doğrusu: Beğenmek, eğlenmek, övünmek

Fransızca dili bilmek: Fransızca, Fransız dili anl***** gelmektedir zaten.

Doğrusu: Fransızca bilmek veya Fransız dili bilmek

Arkadaşlar, karşılıklı tartışmayın lütfen.: Zaten insan tek başına tartışamaz...

Doğrusu: Arkadaşlar, tartışmayın lütfen.

Çok mütevazisin: Mütevazi arapça kökenli olup birbirine paralel anl***** gelir. Eğer birine "çok mütevazisin" derseniz, çok paralel açılara sahipsiniz demiş olursunuz

Doğrusu: Çok mütevazısın.

dahili ve harici bedbahtlar : Atatürk'ün gençliğe hitabesinde kullanıldığını sandığımız "bedbaht" kelimesi aslında bahtı kötü, bahtsız anlamındadır. Oradaki doğru kelime "bedhahtır" (kötü niyetli).

Doğrusu: dahili ve harici bedhahlar

En sık yapılan hatalardan birisi de bağlacı ile -de ekinin kullanımı...

-de hal(durum) eki:

Bu ek her zaman kelimeye bitişik yazılır
Evde, okulda, yedide.

Duruma göre sertleşebilir.
Sınıfta, araçta, beşte, uçakta.

İsmin hallerini hatırlamayan yoktur herhalde
-yalın hali
- i hali,
-e hali,
-de hali
-den hali

işte buradaki -de o... En belirgin özelliği ise bu ekin kullanıldığı bir cümlede ek çıkarılırsa cümlenin anlamı değişir veya bozulur.

Örnek:

Oturduğu sandalyede uyudu kaldı.
Oturduğu sandalye uyudu kaldı. (Sanki burada sandalye uyumuş anlamı veriyor)

Sınavlara evde hazırlanıyor.
Sınavlara ev hazırlanıyor. (Ev sınavlara hazırlanabilir mi?)

Kullanıldığı yerler:

İsimleri fillere bağlar.
Bahçede gezme, dükkanda otur, evde kaldı...

Cümlede dolaylı tümleç, zarf tümleci ve yüklem yapar:
Deniz kıyısında çok hoş vakit geçirdik. (dolaylı tümleç)
Akşam sekizde gelecek? (zarf tümleci)
Hali vakti yerinde. (yüklem)

Zaman bildirir:
Kasımda aşk başkadır.

Fiili durum yönüyle niteler:
Dereyi bir adımda geçti.
Konuşmayı ayakta dinledik.

Zaman ve sayı bildiren kelimelere eklenerek ölçü, miktar bildirir:
Ayda 3 gün annesini ziyarete gider.
Yüzde seksen maliyetim var.

İkilemeler kurar:
Ayda yılda bir yüzerim.
Orada burada geziyor.

Eklendiği kelimeyi sıfat yapar:
Gök maviliğinde gözleri vardı.

Yapım eki görevi görür:
Gözde öğrencilerdendi.
Sözde okulu birincilikle bitirmiş...


de bağlacı :

Bu bağlaç her durumda ayrı yazılır. Kendinden önce ve sonra gelen kelimelerden ayrı yazılır. Konuşmada olsa da yazıda sertleşmez. -te veya -ta şeklinde yazılmaz.

Şubat da geldi geçti.
Buradaki araç da beyaz.
Güneş de ne yakıcı bugün.

Bu "de" bağlacı cümleye "dahi" -çok zeki anlamında kullanılan dahi değil- anlamı katar. Buradaki "de" cümleden çıkarıldığında -çoğunlukla- cümlenin anlamı bozulmaz, belki anlam daralması yaşanabilir.

Toplantıya Selim de katıldı.
Toplantıya Selim katıldı.

Bu kitabın aynısında bende de var.
Bu kitabın aynısından bende var.

Her zaman kendinde önce gelen heceyi vurgulu söyletir. Konuşurken dikkat edin, "de"bağlacından önceki heceyi okurken sanki bağırır gibi dik tonda söylersiniz. Vurgulanan hecenin altını çiziyorum.

Bu konuya Ayşe de çalıştı.
Ağaçtaki kuşlar da ne hoş ötüyorlar
Evde de yemek yiyebiliriz.

Ayrı yazıldığı için özel isimlerden sonra gelse de kesme işareti ( ' ) ile ayrılmaz.
-de eki ile "de" bağlacını aynı cümlede kulanalım.

Türkiye'de Mehmet de çalışabilir.
Ayşe'deki kazağın aynısını Hatice de satın almış.

Sanırım bu kadar örnekle artık -de eki ve "de" bağlacı kolayca birbirinden ayrılır.

Çok mütevazisin: Mütevazi arapça kökenli olup birbirine paralel anl***** gelir. Eğer birine "çok mütevazisin" derseniz, çok paralel açılara sahipsiniz demiş olursunuz
"kendi" mi "kendisi" mi

"Kendini bıraktı, kendisini kaptırdı, kendisi istedi" vb. cümlelerde nerede 'kendi', nerede kendisi' sözcüğünü kullanacağını karıştıranlar olabilir.

Dönüşlü kişi adılı (şahıs zamiri) "kendi" sözcüğünün birinci ve ikinci tekil (ve çoğul) çekimlerinde yaşamadığımız tereddüt, üçüncü tekil kişi çekiminde karşımıza çıkar. Doğrusu "kendi" midir, "kendisi" mi? Birinci kişi çekimi "kendi-m", ikinci kişi çekimi "kendi-n" olurken sözcüğün aldığı iyelik ekini, üçüncü kişi çekimine girerken de alması; yani çekimin "kendi-si" olması gerekir. Ancak "kendi" sözcüğünün sonundaki, aslında ek olmayan, "i"nin iyelik eki sanılması, "kendisi" yerine "kendi" kullanımını yaygınlaştırmıştır.
"Kendi" sözcüğü, kişi anlamı taşımadığı durumlarda (sözgelimi "kendi başına, kendi derdine düşmek, kendi gelen" gibi deyimlerde) eksiz kullanılır; üçüncü kişi anlamı taşıdığında iyelik eki alır. Yani, "kendisi istedi" mi, "kendi istedi" mi demenin doğru olacağı yolunda tereddüt yaşandığında birinci ve ikinci kişi çekimleri düşünülebilir. Birinci kişi için "Kendi-m istedim", ikinci kişi için söz konusu ise "Kendi-n istedin" deniyorsa üçüncü kişi için de "Kendi-si istedi" denmesi gerektiği sonucuna varılabilir.

Kaynak: Feyza Hepçilingirler, Türkçe Günlükleri; Cumhuriyet, Kitap

güzel erkek
“Güzel” sözcüğü nitelendirme sıfatı olarak kadın, kız ve çocuklar için kullanılır. Erkek için “yakışıklı” sözcüğü daha doğrudur. Bu yanlış kullanım “kadınsı bir güzelliği olan erkek” anlamını doğurur.

korkunç güzel
“Çok güzel, olağanüstü güzel, fevkalâde güzel, nefes kesecek kadar güzel, harikulâde güzel” gibi söyleyişler varken “korkunç güzel” demek doğru değildir.

hayret bir şey
“Hayret” sözcüğü Türkçede ya ünlem olarak ya da “hayret etmek” şeklinde bir birleşik sözcük olarak kullanılır. Bu nedenle “hayret edilecek bir şey” demek daha doğrudur.

Saat 05.00 gibi gelirim.
“Gibi” sözcüğü bir benzetme edatıdır. Benzetme edatları, bir şeyin bir başka şeye benzetilmesi sırasında anlatımı tamamlayıcı bir görevle kullanılırlar. “Saat beşte, beşe doğru, beş civarında, beş sularında” gibi seçenekler varken “beş gibi” kullanılışı uygun değildir.

yakinen tanımak
yakin = (Arapça) sağlam bilgi, iyi, kat’i olarak bilme
Dolayısıyla “yakinen tanımak” yerine “yakından tanımak” demek gerekir.

istihbarat almak
“İstihbarat”, “haber ve bilgi alma, duyma” anlamlarına gelen “istihbar” sözcüğünün çoğuludur. Dolayısıyla “istihbarat” zaten haber alma anlamını taşıdığı için “istihbarat almak” yanlış bir kullanımdır.

görmemezlikten gelmek
Konuşma veya yazı dilinde sık sık karşılaşılan hatalardan biri de iki olumsuzluk ekinin üst üste getirildiği –mAmAzlIktAn gelmek yapısıdır.
Ekte iki olumsuzluk eki bulunmaktadır. “Görmemezlikten gelmek” örneğinde, gör- eyleminin me- eki ile olumsuz çatısı kurulmuş; ardından bu olumsuz çatının üstüne olumsuz sıfat fiil eki –mez ve isimden isim yapma eki –lik getirilmiştir. Dil bilimde ek yığılması olarak tanımlanan bu ifadenin yerine, -mazlıktan / -mezlikten gelmek yapısının kullanılması uygun olacaktır.

tayin olmak
“Atama” anlamındaki “tayin”, ancak “etmek, edilmek, olunmak” yardımcı fiilleriyle veya “tayin-i çıkmak” yapısıyla kullanılabilir.
Aynı şekilde, iptal olmak, kaydolmak, keşfolmak, tahrip olmak vb. birleşik eylemlerin uygun kullanılışı iptal olunmak, kaydolunmak, tahrip edilmek vb. dir.

yazılı metin
Metin, zaten yazılı olduğundan ilk sözcük gereksizdir.

bedbaht
Nutuk’ta geçen sözcük “fenalık, kötülük isteyen” anlamlarına gelen “bedhah”tır. Ancak zaman zaman Nutuk okunurken “bahtsız, kötü bahtlı” anlamlarına gelen “bedbaht” sözcüğü kullanılmaktadır.

delâlet
Nutuk’ta geçen sözcük “doğru yoldan sapma” anl***** gelen “dalâlet”tir. Ancak zaman zaman Nutuk okunurken “yol gösterme, kılavuzluk” anlamlarına gelen “delâlet” sözcüğü kullanılmaktadır.

fen ve sosyal bilimler
Yapıca farklı iki tamlamayı bu şekilde birleştirmek, bir anlatım bozukluğudur.

değişik versiyon
Fransızcadan dilimize giren versiyon ‘değişik biçim’ anlamındadır. Doğal olarak ‘değişik’ sözcüğüne gerek yoktur. Ayrıca ‘versiyon’ için ‘sürüm’ sözcüğü önerilmiştir. Türkçesi Varken Yabanı, Yabancısı Niye?

deniz sahili
‘Kıyı, yaka, yalı’ anlamındaki ‘sahil ’sözcüğü, denize değil; kara parçasına, örneğin adaya ait olmalıdır: ada sahili gibi.

fikrini kanıtlamak
Fikir (düşünce), ‘edinilir, danışılır, verilir, yorulur, çelinir, kabul edilir’; ancak kanıtlanmaz.

“Hayat kısa, sanat uzundur.”
Eski bir Yunan düşünürüne ait vecizenin çevirisinin doğru Türkçe olduğunu söylemek oldukça zor. Kısacası, sanatın uzunu, kısası olmaz. Bir dildeki anlamca uyumlu öğeleri bir başka dile anlam ve anlam ve üslûp kaybı olmadan aktarmak gerektiğinde, buna benzer sorunlar ortaya çıkabilir.

râkip
Bu sözcükteki /a/ ünlüsünün özellikle sporseverlerce yanlış telâffuz edildiği görülüyor. “râkip” şekliyle eski dilde ‘binen, binici’ anl***** gelir. “Herhangi bir işte, bir yarışta, birini geçmeye çalışan, aynı şeyi elde etmeye çalışan kimse” anl***** gelen sözcük, kısa /a/ ile söylenmelidir.

süre / süreç
Sesçe benzeşen bu sözcükler doğru anlamlarıyla kullanılmadığı takdirde anlatımdaki ince ayrımlar da ortadan kalkacaktır. Türkçe Sözlük’te “süre”, ‘zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet’ anlamındadır. “Süreç” ise ‘aralarında birlik olan veya belli bir düzen içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi’ olarak tanımlanmaktadır.

direk
Türkçe “dire-” ‘bir şeyi dikine koymak, dikmek’ eyleminden türetilen “direk” ile, İngilizce “direct”ten dilimize geçen “direkt = doğruca, duraksız, doğrudan” sözcüğünün zaman zaman karıştırıldığı görülmektedir.

nüans farkı
Özellikle, yabancı dillerden yapılan alıntılar, anlamları tam olarak bilinemediği takdirde yanlış kullanılmaktadır. Fransızca “nuance” sözcüğü mecazen “fark, ayırtı” anlamındadır. Doğal olarak “nüans farkı” ifadesi hatalıdır.

güzergâh üzerinde
“Geçilen, geçilecek yer, yol” anlamındaki Farsça kökenli “güzergâh”tan sonra “üzerinde” sözünü getirmek yanlıştır. Çünkü sözcüğün köküne (güzer = geçme, geçiş) gelen “-gâh” yer veya zaman bildiren bir ektir.

kontrolsuz
Ünlü uyumlarına uymayan yabancı sözcüklerde son hecenin art/ön oluşuna göre art veya ön ünlü ek gelir (televizyon-lar, bone-ler). Ancak bazı yabancı kökenli sözcükler, ait oldukları dilin kimi ses özelliklerinden dolayı bu kuralın dışında kalır. Bandrol, kontrol, mol, bol (içki), parabol, sol (nota) vb. örneklerdeki palatal /l/ sesi ön sıradan (ince) söylenir. Dolayısıyla bu sözcüklere ön ünlülü ekler getirilir (bandrol-ü, kontrol-süz, mol-den, bol-ü, parabol-den, sol-e vb.)

mütehassıs – mütehassis
“Husus” kökünden gelen “mütehassıs”, ‘ihtisası olan, bir işin bir şubesini çok iyi bilen, uzman’; “hiss” kökünden gelen “mütehassis” ise ‘hislenen, duygulanan’ anlamındadır. Bu farka dikkat edilmesi gerekir.

geçerlik, güvenirlik mi; geçerlilik, güvenirlilik mi?
Türkçe Sözlük (TDK, 1998)’te
geçerlik = 1. Yürürlükte olma, değerini sürdürme, revaç: Bu para geçerlikten kaldırıldı. 2. Sürümü olma durumu: Bu malın geçerliği kalmadı.
geçerlilik = 1. Geçerli olma durumu, geçerlik 2. Fel. Bir kavramın, bir yargının mantık veya anlamı ve değeri bakımından onaylanabilir olması
güvenirlik = Güvenilme durumu, güvenilir olma durumu
güvenilirlik = Güvenilir olma durumu

Bu açıklamalara göre bu sözcükler arasında “geçerlilik”in Felsefe’de ayrı bir anlamı olması dışında bir fark yoktur. “Yeterlik” ve “yeterlilik” çiftinde ise anlam yükü birincidedir. Yeterlilik yalnızca ‘yeterli olma’ durumudur.

atıyorum
Son dönemlerde sıkça yapılan bir yanlış. Türkçede “atmak” sözcüğü argo’da ‘bilmeden, kestirerek söylemek’ anlamındadır. Burada iki yanlış görülüyor: İlki, argo sözcük kullanmak, ikincisi bilmeden konuşmak. Hâlbuki kastedilen yalnızca örneğin demek.

akıbetin sonu
“akıbet”, “son, kötü son” demek olduğundan bu iki sözcük yan yana kullanılmamalıdır. Yani “Bu akıbetin sonu ne olacak?” demek yerine “Bunun sonu ne olacak?” demek gerekir.

Türk sanayisi
Türkçemizdeki kimi Arapça kökenli sözcüklere ekleri kullanımında tutarsızlıkların olduğu görülüyor. ile şekillerinden hangisi doğru acaba?
Türkçede ünsüzle biten sözcüklere /-l/ iyelik ve alofonları; ünlü ile bitenlere ise /-sı/ iyelik eki getirilmektedir. örnekleri kaynak dilde, Türkçemizde bulunmayan bir ünsüzle (ayın) bitmektedir. Türk fonetiğinde yeri olmayan bu ses düştüğünden dolayı ünlüyle bittiği düşünülen bu sözcüklere /-sı/, /-si/ iyelik ekleri getirilmektedir. (Belki de Türkçenin ses yapısına uymuş olan bu şekilleri tercih edilmesi gerekirdi.) Ancak İmlâ Kılavuzu’nda şekilleri tercih edilen bu tür sözlerin asıllarına sadık kalınarak ünsüzle bittiği düşünülmüş ve doğal olarak savunma sanayii, düşman mevzii, gazete bayii… yazılması ve söylenmesi gerektiği belirtilmiştir.

öğretmenlik sertifikasına haiz olan
Haiz olmak, geçişli yani nesne isteyen birleşik eylemdir. şeklinde yakla

Tags

E-Posta Abonelik

Yayınlarımızdan haberdar olmak için abone olunuz.

Yorum Gönder

1.YORUMLARA ADINIZI VE ŞEHRİNİZİ YAZINIZ. BU BİLGİLER YAZILMAZSA CEVAP VERİLMEYECEKTİR
2.SORULAR ONAYLANDIKTAN SONRA YAYINLANACAKTIR.
3.GMAİL HESABI OLANLAR YORUMU YAZDIKTAN SONRA ALTTAKİ BENİ BİLGİLENDİRİ TIKLARSANIZ SORULARA VERDİĞİMİZ CEVAPLAR MAİL ADRESİNİZE GELECEKTİR
4.KÜFÜR VE ŞİDDET İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAYACAKTIR