Forumda konuşan
Milli Eğitim Bakanı Avcı, dün, 25. Avrupa Konseyi Eğitim Bakanları
Konferansı dolayısıyla Finlandiya'da olduğunu, bu nedenle forumun
açılışına katılamadığını hatırlattı.
Helsinki'de, eğitim siyasetini konuştuklarını
belirten Avcı, sürdürülebilir bir toplumsal ve ekonomik kalkınma için
eğitimin tüm taraflarının katılımıyla yönetimin ve eğitimin kalitesinin
nasıl geliştirilebileceğini, hiçbir bireyi dışlamadan her bir bireyin
kaliteli bir eğitime erişiminin sağlanması için stratejilerin neler
olabileceğini tartıştıklarını anlattı.
Eğitim siyasetiyle, temelde eğitim için kaynakların nasıl ve
nereden sağlanacağının, sistemin yapısının ve işleyişinin nasıl
düzenleneceğinin belirlediğine dikkati çeken Avcı, bununla, eğitim
hizmetlerinden kimin ne kadar ve nasıl yararlanacağını da tespit
edildiğini söyledi.
Avcı, eğitim siyasetinin, bir yasayla, bir yönetmelikle, bazen
bütçe düzenlemeleri ya da çeşitli yönetsel kararlarla ifade
edilebildiğini kaydetti.
-"Yeni şeyleri, her şeyden önce, eğitim alanında söylemek lazım"-
Milli Eğitim Bakanı Avcı, 1980'lerin sonlarında, 8.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, "bir milyon bilgisayar" sloganını ortaya
attığını, o dönemde aslında, bilgisayarın eğitim alanında kullanımının
uzunca süredir tartışıldığını ve Avrupa ülkelerinin birçoğunda pilot
uygulamaların yürütüldüğü anımsattı.
Türkiye'nin bir anlamada o dönemde de "gelişmiş dünyayı az
geriden izlediğini" aktaran Avcı, "Bir başka açıdan bakarsak, ilk defa
'bir adım öne geçme'ye teşebbüs ettiğimiz söylenebilir. Eğer Özal'ın
ciddi ciddi bir milyon bilgisayarı okullara yerleştirmeye niyeti
olduğunu varsayarsak, Avrupa'da pilot uygulamalardan sonra geçileceği
düşünülen faza bizim hemen geçmemiz hedeflenmişti denebilir"
değerlendirmesinde bulundu.
Avcı, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin eğitim politikası, Özal'ın -sadece eğitim camiasını
değil- neredeyse bütün Türkiye'yi ürküten 'bir milyon bilgisayar'
sloganı dışında, hep Batıdaki eğitim politikası değişimlerini yakından
izleyip, maliyetlerine katlanabildiği ölçüde tatbik etmeye çalışmaktan
ibaret oldu. Yani sadece eğitim siyasetini değil, eğitim siyaseti
çerçevesinde yürütülen tartışmaları da ithal ettik, Batıda imal edilen
taraflardan, artık meşrebimize hangisi uygunsa onu seçip, biz de içeride
tartıştık. Hepimiz, bir biçimde, bizden önce yürünmüş olan yollarda
yürümekten rahatsızlık duysak da duymasak da yürüdük durduk. Mesele şu
ki o yollar bitti. Artık yeni şeyler söylemek lazım ve o yeni şeyleri,
her şeyden önce, eğitim alanında söylemek lazım. Eğer siyasetimiz,
sadece Türkiye için değil, bölge için, insanlık için yeni şeylerin
söylenmesi şeklinde değişiklik göstermişse yukarıdaki soruların
cevaplarını yeniden düşünmemiz lazım. Hatta yeni sorular sormalıyız."
-"Eğitimde tercihler yapmak zorundayız"-
Avcı, eğitim siyasetini oluştururken, hep aynı şeyleri
düşünmenin ülkeyi daha iyi bir geleceğe götürmeyeceğini vurgulayarak,
"Siyasetçiler farklı görüşlere sahip olduğu kadar, eğitim alanında
bilimsel çalışmalar yapanlar da bu konularda farklı veriler, farklı
bilimsel bulgular sunabilirler. Eğitim siyasetine ilişkin konularda
bilimsel çalışmaların bulgularında farklılıklar olması bir çelişki
değil, bilimin doğası gereğidir" dedi.
Eğitim siyasetine ilişkin konularda siyasetçiler arasındaki
görüş farklılıklarını, zıtlıkları demokratik siyasetin doğası olarak
niteleyen Bakan Avcı, şunları kaydetti:
"Karar vermek ve tercih yapmak zorunda olmadığınız yerde siyaset
olmaz. Karar vermek ve tercih yapmak istediğimiz, eğitimle ilgili
alternatiflerimizin, tercihlerimizin olduğu yerde eğitim siyaseti
vardır, yani siyaset vardır. Eğitim siyaseti de toplumsal ve ekonomik
alanlardaki siyasetten bağımsız olarak ele alınamaz. Türkiye'de bugün
bizler, eğitim siyasetinde önemli kararlar vermek, tercihler yapmak
zorundayız. Biz sürdürülebilir bir toplumsal ve ekonomik kalkınma için
eğitimde tercihler yapmak zorundayız."
Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolara, ihracatı 500
milyar dolara ve dış ticaret hacmini bir trilyon dolara çıkarmanın,
işsizlik oranını yüzde 5'lere indirmenin, nüfusun eğitimiyle, eğitimin
niteliğiyle ilgili olduğunu belirten Avcı, "Bu hedeflerin
gerçekleştirilebilmesi, Türkiye'nin orta gelir tuzağından çıkması, yeni
tercihler yapmamızı gerektirmektedir. Türkiye'nin 10, 20 yıl sonra
sosyal ve ekonomik kalkınma açısından nerede olacağı, bugünkü eğitim
siyasetinin ne olacağına bağlıdır" diye konuştu.
Veriye dayalı eğitim siyasetinin, bakanlık olarak içlerine
kapanıp yapacakları bir siyaset olmadığına işaret eden Milli Eğitim
Bakanı Avcı, bu siyasette, bilim insanlarıyla, eğitim öğretim
kurumlarıyla ve sivil tolum örgütleriyle danışma, paylaşma ve birlikte
çalışmayla soruların cevaplarını aradıklarını dile getirdi.
-Bakan Avcı, SBS ile soruyu yanıtladı-
Avcı, konuşmasının ardından forumun oturumunda katılımcıların,
Seviye Belirleme Sınavı'na (SBS) ilişkin sorusu üzerine, böyle kapsamlı
bir değişikliği bir yıla sığdırmanın mümkün olmadığını söyledi.
Çocukların 4 yılda ders içi ve ders dışı birçok faaliyet yaptığı
bilgisini veren Avcı, bu performanslarını, başarılarını ders dışı
etkinliklere dahil etmeye yönelik bir sistem planladıklarını kaydetti.
Şu anda geriye dönük performans değerlendirmesi yapılmasının
mümkün olmadığını vurgulayan Bakan Avcı, "Çocukları test cenderesinden,
çoktan seçmeli sistemden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde
çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yürüyen bir seçme daha sağlıklı olur
diye düşünüyoruz. Ancak çalışmalarımız devam ediyor" dedi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
1.YORUMLARA ADINIZI VE ŞEHRİNİZİ YAZINIZ. BU BİLGİLER YAZILMAZSA CEVAP VERİLMEYECEKTİR
2.SORULAR ONAYLANDIKTAN SONRA YAYINLANACAKTIR.
3.GMAİL HESABI OLANLAR YORUMU YAZDIKTAN SONRA ALTTAKİ BENİ BİLGİLENDİRİ TIKLARSANIZ SORULARA VERDİĞİMİZ CEVAPLAR MAİL ADRESİNİZE GELECEKTİR
4.KÜFÜR VE ŞİDDET İÇEREN YORUMLAR YAYINLANMAYACAKTIR